GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
3 Ekim 2024 Perşembe

İzmir’in sokakları hem kız hem deniz kokar… 

“İzmir’in denizi kız, kızı deniz

Sokakları hem kız hem deniz kokar” diyen…

Cahit Külebi’ye ait bu güzel mısraların hissettirdikleri ile…

Yazı konusu; anlatmaktan bıkıp usanmayacağım eski İzmir ve yazmaktan geri duramayacağım bugünün İzmir’i oluvermişti yine… 

***

İzmir Körfezi’ndeki kirlenme nedeni ile…

Karşıyaka, Turan, Bayraklı sahillerinde her gün binlerce ölü balığın kıyıya vurma sebepleri uzmanlarca araştırıladursun… 

Şehrin sokaklarında dolaşırken, ortalığa  yayılan o yoğun kokuya tahammül etmeye çalışan her İzmirli gibiydi hissettiklerim.

İzmir’in son yıllardaki durağan görüntüsüne baktıkça…

Evinden barkından, yurdundan yuvasından ayrı kalmışların yaşadığı şaşkınlık, yokluk ve yoksunluk duyguları içinde buluyordum kendimi…

Hasretini çektiğimiz o güzelim İzmir  görüntüleri tekrar tekrar canlanıyordu muhayyilemde.

Sanki, eski İzmir’i anlatan düş bahçelerinde geziniyordum… 

Oysa…

Bu kadim şehirde yıllardır hiçbir şey eskisi gibi değildi…

Zira…

Tılsım çoktan bozulmuştu…

Tarihi liman kenti olan bu şehrin her alanda inkişaf etmesini beklediğimiz yıllar bir bir geçip giderken…

Sosyolojik ve demografik değişimlerle ve yanlış yönetimlerle silüeti hızla değişen İzmir’i yaşıyorduk…

Takvimler 1997 yılını gösterirken… Altı şeritli karayolu yapmak niyeti ile yüz elli metre genişliğinde doldurulan Kordon kıyı şeridi

1999 yılında sit ilan edilerek, yapılan dolgu çalışmalarının mahkeme kararı  ile durdurulması sonucunda… 

Konak  Meydanı’ndan Alsancak limanına kadar oluşan iki kilometrelik piknik alanı görünümü ile… 

İzmir’in simgesi o güzelim Kordon da yok olup gidiyordu.

1850 yıllarından bu yana, şehrin simgesi olmuş Kordon boyunun uzun yıllara matuf o meşhur zerafeti de hızla kaybolup giderken…

İzmir halkı da; bütün bu olan biteni eli böğründe hayretler içinde izliyordu. 

***

Ve 2019 yılına gelindiğinde ise… Mührü eline alan o zamanki  yerel yönetim... 

Temel önceliklerinden birinin hayvan haklarını gözetmek olacağını belirterek…

Aldıkları karar gereğince, bundan böyle  İzmir’de fayton döneminin kapandığını duyuruyorlardı...

Anılarda kalan Kordonboyu gibi…

Bir kararla yüzlerce yıllık fayton kültürü de anılar arasından kayıp gidivermişti.

Askeri birliklerde kayıtlı mevcudiyetleri ile yıllarca savaş meydanlarında tozu dumana katarak koşturan o yağız atların…

Uygun adım nal sesleri ile millî bayramlarda caddelerde arzı endam eden o güzelim süvari birliklerinin…

Tarım ekonomisindeki önemli payları ile tarlalarda kara sabana çekici güç olan…

Ve… Bağları bahçeleri sulamak için dolaplı kuyulardan su çeken atların/beygirlerin yaradılış gayesi ne ola ki? Diyerek… 

Pek çok Avrupa şehri gibi İzmir’in de yüzlerce yıldır simgesi olmuş faytonlar da birden bire yok oluverişine şaşıp kalırken… 

Basmane Gar duvarı boyunca sıralanmış, fenerleri özenle ovulup parlatılmış, çiçeklerle süslenmiş karaçoların gözlerimin önünde canlanması ile… 

Denizden gelen imbat esintisi ile iyot kokusunun yüreklere ferahlık verdiği yasemin kokulu yaz akşamlarında…

Alsancak sokaklarında Kordon ve Karşıyaka sahili boyunca duyulan ritmik nal seslerini duyar gibi oluyordum… 

Ve bu şehrin yüzlerce yıl süren bu kültürünün de… 

Gelecekle hiç tanışmadan masal olup bitişine ve kent belleğinden sessizce silinip gidişine  de şaşırıp kalıyordum.

***

Ve… İzmirlilerin o çok sevdiği Kültürpark’ın yok olan kültürü gibi…

Pek çok kültür birikimimiz  de anıların dehlizlerinde kaybolup gidiyordu…

Çok yıllar öncesinden bu şehrin güzelliklerini doyasıya yaşamış olanlar ise… 

Geçmişte kalmış güzel anıları nefes nefese günümüze aktarmaya çalışıyorlardı. 

***

Bilime kulak vermeyen karar vericiler ise… Ben bilirim anlayışları ile…

Yıllar içinde, aldıkları kararlarla… İzmir’i tuval yapıp çizdikleri bu kara tabloyu geleceğe teslim ederlerken…

Binlerce yıldır pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış, Ege’nin incisi güzel İzmir’in üstünde dolaşan kara bulutlar

Bu yaz, sözleşmişcesine bir araya gelerek, geçmiş yılların aydınlığına ve refahına inat…

Bu canım şehri koyu bir karanlığa ve umutsuzluğa gömüyorlardı.

Sebebi meçhul o korkunç orman yangınları ile İzmir’in dağlarının kül olup çöle dönmesinin hemen ardından

Bozulan ekosistem ile körfezde oksijensiz kalan binlerce ölü balığın karaya vurması konusunda açıklamalar yapan akademisyenler…

Derelerin altının betonlanmasının, bu sonun başlangıcı olduğunu…

Ve bu durumun bir katliama neden  olacağı hususunda, zamanın yetkililerini uyardıklarını belirten açıklamaları okuyup dinledikçe…

Hayvan haklarını savunarak faytona koşulmayan atlara…

Ve… Kirlenmiş körfezde oksijensizlikten ölen binlerce balığa bakıp da…  

Hayvan hakları konusunun mantığını ve sınırlarını düşünüyorum.

Ve… 

Ne yazık ki körfezdeki balıkların hali ortada diyerek…

Faytonlara koşulması uygun görülmeyen atların ne işe koşulduklarını ise gerçekten merak ediyorum. 

Geldiğimiz noktada ise..

Geçip giden zamanın, bu şehirden alıp götürdüklerinin ardından bakakalmış bir İzmirli olarak…

Yıllanmış bir şiirin mısralarını bir dua gibi usulca mırıldanıyorum.

Güzel şehrim İzmir’e… Sokaklarının hem kız hem deniz kokacağı aydınlık yarınlar diliyorum…